Aynen

Aynen

Bir ben kaldım özleminin eşiğinde sabahlayan
Bir ben Her bir tiktağında guguklu saatin
Umarak neler neler olacağını
Anlayarak bir adanın sonsuz yanı olduğunu
Karalarda kuzey güney doğu batı var iken
Engin değil o kadar, eşiği özlemin
Demek, bir adada değiliz
Titremesin ellerimiz ayakkabı bağlar iken

Yepyeni şehirler oluşuyor
Beynimdeki depremlerde
Kimsenin yaşamadığı, bitkilerden başka
Bilmediği kimsenin, ne renktir bulutları
Yalnız ben mi bilirim o kentleri, yok mu kimse?
Bende tüm bir evrenin depremi mi var yoksa
Aman vermiyor işte depremler beynimdeki
Yıkılıyor tüm kentler, yenileri kuruluyor

Bu akrepsiz, yelkovansız kum saatinde
Boğuluyor guguk kuşu havasızlıktan
İnişinde usul usul, kum tanelerinin
Terse çevirip onu, kurtaran kuşu kim?
Kimdir bunca az yapan taneleri, gövdesini bunca dar?
Her an içime akan o iri taneleri
Mümkün müdür bir şekilde benden çıkarıp savurmak?
Vakti geldi: Çıksın artık guguk kuşu ağzımdan

Öyle çabuk geçmiyor yanık yarası ama
Zaman çabuk geçiyor
Eriyor kum taneleri, denizde bitimsiz
Elleri var, gözleri var cankurtaranların amma
Olmuyor cankurtaran, her eli gözü olan
Bundandır, her saatli, olamıyor saatçi
Durur adada tümden, çabuk geçse de zaman
Başlar kaldığı yerden, basınca karaya ayak

Sollayarak tüm insanlığı
Hayvanlara yönelir, bitkilere
Onları da bir kalem, tutsak eder zaman
Değişmez hiç yörüngesi, ağır, koca dünyanın
Dünyada hiç bir kolda tek bir saat olmasa
Değişir yörüngesi, işe giden insanların
Tek bir saat olmasa, hiç bir kolda dünyada
Sen ne ömürsün ey zaman kimi zaman sen ne ölüm

Sanırsın ki aşkı sonsuzluğa yetiştiriyor
Sonludur aşk, yanıp sönen sonra kayan yıldızlar gibi
Sonludur insan ömrüne sığabilecek denli
Sonsuzdur, ayırdın mı binbir parçaya
Sayılsa da sayılamaz Geçse de geçer
Kanat çırpışı bir serçenin, dama konuşu
Hepsi sonlu, sanırsın ki tam şu an bitecektir
Sonlu hepsi, kırılacak yıllarca duran saksı

Hangi kapılar idi açılan
Sonsuzluk kapıları kapanmadan önce?
Daha önce var mıydı bu gökyüzü
Çarpışı yüzümüze ada rüzgarlarının?
Daha önce küçük müydü bu kadar ellerimiz
Kısık mıydı gözlerimiz, boynumuz öne eğik
Hangi kapılar kapanmıştı yüzümüze
Sonsuzluk kapıları kapanmadan önce

Bir yıldız kayıyor, aydınlanıyorum
Ona gitmede her güz, göçmen leylekler
Ondan gelmede her vakit karanlık ışığı göğün
Onda kayan, sanki bütün evren, bütün doğa
Ve parlayan, parlayamaz sonsuza kadar
Aydınlatmayan yıldız, ömrü boyunca
Kayarken, pek imanlı gitmek istiyor
Aydınlıktır, gitmeden, son defa ve ilk defa

Kaydı yıldız
Bu simsiyah gökyüzü cebinde, belki bir dolunaydı
Gösterdiği kimi vakit, sakladığı başka zaman
Getirdiği çoğu zaman, yerde, ölümlülere
Hangi yandaydı kaymış yıldızlar mezarlığı?
En son oradaydı
Cebinde bir ay, dolunay, yarım ay, hilal
Üstünde yeni açmış bir kasımpatı

Daralan bir ateş çemberinin ortasında
Küçük bir köpekti kalan
Bilmezdi ki kurtulunmaz bu şekilde soğuktan
İlerliyor çember, kalleş kalleş, ağır ağır
Kapatıyor gözlerini şimdi artık o köpek
Değmesinden az önce, ateşin, bedenine;
Gülümsüyor bir ancık, ısındı o nihayet
Dar ateş çemberini, üstüne giyene dek

‘Evrenden kalanlar ner’de?’ diye soran varsa
Kara ateşlere gebe bir kül bulutunun altında
Yeniden harlanmada, şimdi o ateş
Almak için içine, geriye kalanları
Kül olsun savrulsun diye geriye kalan yerde
Oysa yer kalmayacak, savurmaya külleri
Yandı mı baştan sona tüm geriye kalanlar
Ateş süpürsün artık, hala harlı külleri

Külrengi bir ağaç gövdesinin sevgisiz damarında
Belki eriyeceğim Eriyip gideceğim!
Yüzyıllık ağaçların kof gövdelerinde
Dallara yürüyüveren o kofluk belki benim
Belki benim, halkaları, içi yenmiş ağacın
Belki benim, çiçekleri her baharda kuruyan
Belki benim, kalın kalın o örümcek ağları
Silkelenip kırılan dallar da benim

Hapsolmuş bir karınca da değilim
Kanatsız bir sinek de
Kuyruğu tenekeli kedi ise hiç mi hiç
Kuyruğu kestirilmiş bir köpek değilim hiç
Sevgilinin ellerinde soluvermiş bir çiçek?
Lal kafeste kahrından ölüvermiş kanarya?
Zıplamaktan yorulmuş, emekli bir çekirge?
Hortumu su çekmeyen, hantalcana bir fil miyim?
Yeleleri ağarmış, ağır aksak bir aslan?..

Ben kimim?
İnsan mıyım, zamanda tutsak?
Ben kim isem, aynen öyleyim
Aynen öyleyim

Ulaş Başar Gezgin