Barbar Conan'ın Ölüm Şarkısı

Barbar Conan'ın Ölüm Şarkısı

(Şunu bilin ki Prensim, Kabaran okyanusların Atlantis’i ve onun görkemli kentlerini yutmasından hemen sonra,
Dünya’da o güne kadar görülmemiş bir çağ başlamıştı.
Aryas’ın oğullarının doğduğu bu çağda,
Dünya üzerindeki imparatorluklar ve uygarlıklar, gökteki yıldızların mavi pırıltıları kadar dağınık fakat belirgindi.
İşte bu sıralarda Kimmeryalı Conan geldi.
Çelik bilekli elinden kılıcını hiç bırakmayan bu kara saçlı, şahin gözlü yiğit, tüm imparatorlukları sandallı ayağının altında çiğnemek istiyordu. -Bir Nemedya Efsanesinden-)


Barbar Conan'ın Ölüm Şarkısı

Yol uzun ve zorluydu,
Gökyüzü soğuk ve gri
Beyaz ay donmuş ölü bir parça gibi
Hırsız ve fahişe, kral ve asker
Savaşçı, büyücü, sahtekar ve ozan
Bu yolda benimle geldiler

Rüzgar, bilenmiş bir bıçak gibi keskindi
Islak, tozlu denizlerden eserken
Kuru, siyah iskelet gibi ağaçlar
Fırtınada hayalete benzerdi
Yaşam köpüklü bir şarap benim için
Yağma, şehvet ve savaşımdan oluşan
Ve ben bu şarabı en keskin tortusuna kadar içtim

Ben vahşi topraklardan
Görkem ve büyü ülkesine gelen savaşçıyım
Çelik, ateş ve kanla kazandım
İnsanoğlunun kazanabileceği herşeyi
Oynadığım kumarda
Şeytan'ı kendi oynunda yendim
Görkem, şeref, parıltı, ün
Ve ölümün gülen kafatasıyla alay ettim

Döğüşüp öldürecek düşmanları vardı
Sevilip güvenilecek arkadaşlar
Ele geçirilip fırlatılacak zenginlikler
Şehvetle öpülecek dudaklar
Karanlık geceleri şenlendirecek şarkılar
Sabahlara dek içilecek şarap
Sonunda geçmişe gömülüp yitirilecekse ne çıkar?
Ben tüm zenginliklerden payımı aldım
Kazanmak gibi yitirmeyi de tattım
Yaşamda var olanların en iyilerine alıştım

Mezar derin ve hava soğuk
Dünya kokuşmuş küflü beyinle dolu
Ve ben tüm değerlerinize baş kaldırırken
Boş inançlarınıza gülüyorum

Dünyanın karanlık kavrulmuş yüzeyinde
Eğri yolumuz zorlu topraklardan geçiyor
Ama biz mutlu ve neşeli savaşçılarız
Daha kolay yolları istemeyiz
Düzenbaz ve nefret verici yaşamın kaderi
Sağ elimdeki kılıcımda çizilir
Ve ölüm benim arkamdan gelir

Ben bu tozlu, sert yollarda kurudum
Ben artık yaşlı ve güçsüzüm
Oysa ölüm tüm zamanlar boyunca güçlü
Fakat bedenler ölümü tatmak üzere doğdu

Selam tanrılar!
Boş bir gökyüzünün altında
Yanınızda neşeyle yürüyeceğim
Günahkar ruhların nasıl kıvranıp inlediğini
Şişko kurnaz papazlardan dinledim
Yalnızca altın için alıp sattıkları o cennette
Benim gibi acımasız bir barbarın yeri var mı?
Rahipler ve kutsal kitaplarıyla birlikte
Alevlere dalacağım
Cehennemin kızıl boğazından aşağıya yürüyecek
Ve şeytanın tahtına oynayacağım

Yaşamı, korkmadan ve cesaretle karşıladım,
Ölüm yaklaşırken kaçmalı mıyım?
Yaşam, ölümle benim yorucu, yıllar boyunca
Oynadığımız bir oyundu

Selam savaşçım, yiğit dostlarım
Köleler, silahşörler ve oynak genç kızlar
Ayrıldığım yolda gözüm kalmadı
Burada son bulur yol
Azrailin kucağında...

Lin Carter

Çeviri: Ali Recan