Biz Hiç Teslim Olmadık ki
daha onsekizinde, ömrünün baharında. ölüm daha çok
uzak yaşına. umut onunla, sevinç onunla, gelecek
onunla. yükselsin diye erdemin bayrağı semalarımızda,
onsekizinde, ömrünün baharında, yüreğine doldurup
umudu, düştü hasretinin ardına... erken büyüyor
çocuklarımız. onaltı yaşında direnişçi, onsekizinde bir
kahraman. öyle bilge, öyle insan. gözlerinde
gökyüzünün yedi rengi...
uyanıyor bir haziran sabahında istanbul. uyanıyor gazi,
uyanıyor armutlu. okmeydanı uyanıyor. gün dönüyor,
varoşlardan akıyor hayat. taze bir bahar havası sokaklarda.
uyanıyor istanbul, gencecik bir kızın, sibel’in
zafer sloganlarıyla. bu haykırış, bu slogan, bu ses...
tanıyor bu sesi insanlık. binlerce yıl öncesinden,
anadolu köylerinden tanıyor. baba ishak’tan, demirci
kawa’dan, köroğlu’ndan, bedrettin’den tanıyor. pir sultan’ın
sesi bu, yuzyıllar öncesinden bugüne uzanan...
bir ana nasıl korursa yavrularını kötülüklerden, bir
güvercin nasıl çırpınırsa yavruları için; öyle koruyor
yoldaşlarını. onun mayasında vefa var, özveri var.
tereddütsüz kendini feda etmek var yolunu gözleyenlere.
o, feda kuşağının evladı. kaç gez geçti de ateş
çemberinden, kaç kez sınadı da yüreğini kavgada,
öyle aldı bu yükü omuzlarına. geri çekiliyor vuruşa
vuruşa, gecekondular sıralanmış yolu boyunca.çiçekleniyor
sokaklar, o vuruştukça. gözler aralamış
perdeleri. “gir içeri” diyor gözler, “burası siper, burası
vatan sana.”
sırtından sıvazlıyorlar sibel’i, gözlerimizden bir damla
yaş olup akanlar. dört mevsime, yedi iklime sorduklarımız.
canımızdan çok sevdiklerimiz. kulağına eğiliyorlar
ve “sor bunların hesabını” diyorlar. “bir vakit
orman kuytuluklarına atılmanın, dipsiz kuyulara salınmanın,
ahlaksızlıkların, namussuzlukların... sor bunların
hesabını... makineye kaptırılan kol için sor, üzerine
kurşun yağan bedenler için sor”. güç veriyorlar,
damarlarına taze kan oluyorlar akacaklarını bile bile...
“asıl siz teslim olun”
biz hiç teslim olmadık ki! pir sultan, teslim olmadı ki
hızır paşa’ya!.. mahir, teslim olmadı ki!.. bedrettin bir
kez bile el pençe divan durmadı ki!.. seyit rıza
darağacında kendi çekti ya ipini!.. çiftehavuzlar’da,
bağcılar’da nazlı nazlı dalgalanan bayrağımız,
sabo’larımız, sinan’larımız, niyazi’lerimiz hiç teslim
olmadı ki!
yazmaz tarih kitapları başeğdiğimizi zulmün önünde.
ölüme; yarine hasret bir sevdalı gibi sarılıp öylece
ölürüz de başeğmeyiz yine de zulmün önünde...
ey evladını yitirmiş analar! ey şafak söktüğünde yolla
dizilip, gecekondu sokaklarında çamura, toza bulananlar.
alnından akan terle toprağı işleyenler. bir dilim
ekmek için, gün doğumuyla gün batımını kör, karanlık
mahzenlerde yitirenler. ey işçiler! gökkuşağının renkleriymişçesine
tamamlayanlar birbirlerini. anadolu’ya
can katanlar, halklarımız...
öpün, koklayın hasretle. vatan diye kucaklayın şimdi o
gülen fotoğrafı... sibel’i...
* Şiirsel Metin: Grup Yorum