Eski Zaman Alıntısı

mislini katlıyorum bu hayatın
bir daha geldiğimizi sanarak
ölümü yaşmağında unutan kadın
seni bu hayatın bensizliğinden kovdum
yeşil ince ve uzun entarenden
kışlar bırak kucağıma
yerinde yeller esen baharlara kan
kollarımı sıvadığım yazlarıma
bırak oluklardan mevsimler damlasın
kuşlar eski tadında cıvıldar ama
laf lafı açar mı eskilerden bilmem
kuşları boşladım bu yüzden
pencereye baksan da yağsam doya doya
akarım su gibi gölgende
gizlice girerim belki koynuna
şimdi bırakır sokak başında otobüs kocanı
en taze günlere gebe fırınlar
duruşundan çocukluğum aklıma gelir
neyler yıllar seni
yaşlanmışsın hastasın
belki unutulmak hevesinde
yarım ekmeğin kokusundasın
radyo ağzından alır şarkılarını
bir geçmiş zaman çalar kapı gıcırtısında
kapıya koştuğunda karşında bir adam durur
ya benimdir elleri cebinde
ya kocandır sırtımda oturur
eski zaman alıntısı
seni hep böyle anlatır
beni hep böyle ağlatır
Samim Sadık Kuruağaç